6 Haziran 2018 Çarşamba

Roma İmparatorlarının Kuraklıkla Şekillenen Kaderleri

Firavun’un rüyasında Nil’den yedi sağlıklı ve şişman inek çıkıyor. Ama ardından gelen yedi cılız ve sağlıksız inek onları yiyor. Benzer bir rüyayı tekrar görüyor. Tefsirini Yusuf Peygamber’den istiyor. Yusuf peygamber rüyayı şöyle yorumluyor: “Önce yedi bolluk yılı olacak, Nil’in taşması sayesinde çok iyi hasat kaldırılacak. Ama bunu yedi kıtlık yılı izleyecek, kuraklık açlığa yol açacak.” Firavun da Yusuf’a inanıyor. Yedi bolluk yılında ambarları dolduruyor. Böylece yedi kıtlık yılında Mısır halkı açlıktan kırılmıyor. Bu hikâye gelişmiş ve gelişen ülke yöneticileri için çok değerli dersler içeriyor.

Son dönemde Dünyanın, aşırı sıcaklıklar, olmadık seller, orman yangınları gibi ciddi iklim değişikliği tabanlı afetlere maruz kalması, ülkelerin de bu yeni duruma hazırlıksız yakalanmaları, olaya tarihsel bier perspektifle yaklaşımı daha ilginç kılmakta.

The Economist de bu bakış açısıyla Brock Üniversitesi’nden Cornelius Christian ve St Francis Xavier Üniversitesi’nden Liam Elbourne’un ortaklaşa kaleme aldıkları makaleden hareketle, iklimsel yağış düzenleri ile Roma imparatorlarının suikaste uğrama olasılıkları arasındaki ilişkiyi haberleştirmiş. Peki büyük kuraklıklar ve antik Roma imparatorlarının kaderlerinin bağıntısı modern zamanlarda da geçerli mi?

Özellikle ABD ve Yunanistan’ı kasıp kavuran yangınları, aşırı sıcaklıklardan ötürü doğal afet ilan eden Japonyayı ve İngiltere’de kuraklıktan ötürü getirilen su kısıtlamaları nedeniyleri hayvanlarını kesmek durumunda kalan çiftçileri gösteren dergi, Christian ve Xavier’in makalesinde ortaya koydukları şekilde, Roma imparatorlarının iktidarda kalış süreleri ile yağış düzenleri arasındaki güçlü bağıntıya dikkat çekmekte. Akademisyenlerin hipotezine göre, yağıştan ötürü hasat miktarı düştükçe kıtlık baş göstermekte ve imparatorluğun sınır boylarındaki askerler açlıktan kırılmaktaydı. Sonuçta, bu birlikler başkaldırarak imparatoru ortadan kaldırma yönünde hareket edebilmekteydiler.

Dergi, akademisyenlerin araştırmalarında, Roma İmparatorluğu döneminde -sadece Jlius Ceasar’ın değil- tam 25 imparatorun (toplamın neredeyse beşte biri) uğradıkları suikastlere ilişkin veri ile Fransa ve Doğu Almanya’da o zamanki Roma imparatorluğu cephe hattında bulunan meşe ağaçları halkalarından elde ettikleri yağış verisini kıyasladıklarını bildiriyor. Elde edilen bulgulara göre yağışlardaki %20’lik azalış, bir sonraki sene imparatorun suikaste uğrama olasılığının standard sapmasını 0.11 arttırıyormuş. İmparator suikastlerinde aslan payını, 26 imparatorundan 14’ü suikaste uğramış Gordian hanedanı almış. Aynı dönemde veba, istila ve ekonomik çöküntüler de yaygın olarak görülmüş.

Tahıl stoklama kapasitesinin görece düşük olduğu -en azından Firavun’un Mısır’ına göre- Roma imparatorluğuna ilişkin 1500 yıl öncesinin tarihi bulguları kolaylıkla gözardı edilebilir olsa da, dergi, bugünün diktatörlerinin de iktidarlarını korumak için güçlü ordular beslemek zorunda olduklarını belirtiyor.

Yakın tarihin öğrettikleri, iklim koşullarındaki aşırı değişiklikler ya da deprem gibi doğal afetler önce ekonomik krizlere sonra da ayaklanmalara hatta iç savaşlara neden olabilmekte. The Economist bunlara örnek olarak, Sudan’da iç savaşa, Nijerya’da Boko Haram’ın ortaya çıkmasına neden olan yaygın kuraklığı örnek göstererek politik istikrarsızlıklarla örülmüş tarihin akışında çok da değişen birşey olmadığına vurgu yapıyor.

Sonuçta ülkeler ve dolaylı olarak devletler, ekonomilerini -kelime anlamı ile evlerinin çekip çevrilmesini- istikrarlı şekilde yürütmek için bugün de geçmişe göre az çok aynı parametrelere bağımlılar; yağış, doğal afetler, uygun araziler, insan gücü, hammadde kaynakları vb. Bunların herhangi birinin düzeninin öngürülebilirin ötesinde bozulması her zaman siyasi istikrarsızlık ve sonrasında da iktidar değişimi ile sonuçlanıyor. 1999 depreminden sonra gelen 2001 krizi ve devamındaki iktidar değişikliklerini beraber yaşamadık mı?

Hz.Yusuf gibi gelecekten haber verenlerin olmadığı bir Dünya’da, analitik düşünce ve bilim dışında sığınacak bir limanımız var mı?

Ender Şenkaya

Ağustos 2018