8 Aralık 2017 Cuma

Kendimizden Ne Kadar Başarı Beklemeliyiz?


Çevremizde hep başarı hikayeleri dinliyoruz, başarısızlık hikayeleri ise çok nadir. Bunun doğal sonucu olarak herkes başarının doğal, başarısızlığın nadiren rastlanan bir durum olduğunu düşünüyor. Bu durum, “Benim onlardan neyim eksik?” sorusuyla tamamlandığında, yapabileceklerimizle ilgili tahminlerimiz fazla iyimser oluyor.


'Eğer, kendi kendine konuşmak delilik belirtisi kabul edilmeseydi, kendi kendime “seni salak herif” diye söylenmediğim tek bir gün bile geçmezdi.' Montaigne, Denemeler I

Bir işe başvururken, projeye başlarken, yatırım yaparken, “ben bunun altından kalkamam” diyene nadiren rastlıyoruz. Bir kurumda üst düzey yönetici ihtiyacı olduğunda herkes bu işi başarabileceğini düşünüyor.

Kitabı çok satan bir yazarın hikayeleri her gün karşımızdayken hiç satış yapamayan bin yazardan haberimiz bile olmuyor. İşe girdiği andan itibaren sürekli yükselip en tepeye gelenin hikayesi gazetelerde dolaşıyor ama ilk terfisinden sonra başarısız olup işinden olan bin kişiden haberimiz yok.

Öğrencilerin çoğu yetenekli olduğunu düşündüğü konuda ünlü olmayı hayal ediyor. Bunu başarabileceğine yürekten inanıyor. Hiçbir yerde yazısı yayımlanmamış birisi ünlü bir yazar olabileceğini, hiç sahneye çıkmamış diğeri ünlü bir şarkıcı olabileceğini, Youtube’daki videosu hiç izlenmemiş olan, en popüler “yutubır”lardan olabileceğini düşünüyor. Çünkü her gün bu tip kişileri izliyor, her ortamda karşısına bunlarla ilgili bir şey çıkıyor. Ne kadar çabalasa da adını duyuramamış olan büyük kalabalıktan kimse bahsetmiyor.

Bir tanıdığınız muhteşem iş fikrine yatırım yapmanızı istediğinde bu iş belki de geleceğin Google’ı olur diye düşünebilirsiniz çünkü ortada başarılı startup hikayeleri geziyor. Genel ortalamaya baktığımızda ise şirketin kâr etmeye başlamadan yok olma olasılığı çok daha yüksek. Şirketlerin çoğu ilk üç yıl içinde iflas ediyor ve kalanların çoğu da hiçbir zaman on kişiyi geçemiyor. Tabii bunların hikayeleri ortalıkta dolaşmıyor.

Başarısız olanlar, konuşmacı olarak davet edilip hikayelerini anlatmıyorlar ya da nasıl başarısız oldukları hakkında kitap yazmıyorlar. Sürekli başarı hikayesi dinlersek, kendimizden de aynı başarıyı bekliyoruz doğal olarak. Gazete ve kitaplarda anlatılanlarla yetinmeyip kendimiz araştırmalıyız. Bir işe başlamadan önce, daha önce deneyenler ne yaşadı, kimler başardı, kimler başaramadı, neyi doğru ya da yanlış yaptılar, hangi noktada eksik kaldılar sorularının cevaplarını bulmalıyız. Bu araştırmayla yetinmeyip kendimizi de değerlendirmeliyiz.

Çevremizdekilere olumsuz bir şey söylemeye çekiniyoruz çünkü bu iyi karşılanmıyor. Sosyal medyada, gerekli gereksiz herkes bir birine övgüler yağdırıyor, karşılıklı sohbet ederken birbirlerinin ne kadar güzel, yakışıklı, yetenekli, zeki vs olduğunu söylüyor. Sürekli bunları duyduğumuzda, yapabileceklerimizle ilgili tahminlerimiz fazla iyimser oluyor. Karısına sürekli iltifat eden, onu göklere çıkartan bir arkadaşımın karısı ayrılmaya karar vermişti. Sonrasında yaptığımız bir sohbette, “birisine sürekli iltifat edersen, sonunda hepsini gerçek sanıyor ve kendisini daha iyilerine uygun görüyor” demişti.

Bazen de üst üste yaşadığımız olumsuzluklar kendimizden beklentimizi çok aşağı çekiyor. En zor olan, kendi yeteneklerimizi ve sınırlarımızı kavrayabilmek. Başkalarıyla ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapabilirken, kendimizi bazen olduğumuzdan yukarıda, bazen de aşağıda değerlendirebiliyoruz. Bu nedenle kendimizle ilgili, güvendiğimiz kişilerden yorum yapmalarını, kibarlık yapmadan gerçek düşüncelerini paylaşmalarını isteyebiliriz. Hatta bu işi profesyonel olarak yapanlardan hizmet satın alabiliriz. Bunun maliyeti, yanlış bir kararın maliyetiyle karşılaştırıldığında yok denecek kadar az olacaktır.

Kendimizle ilgili beklentilerimizin yüksek olması, sıradan başarılarımızı küçük görmemize, yapabildiklerimizi yetersiz bulup mutsuz olmamıza, hatta altından kalkamayacağımız işlere kalkışıp başarısız olmamıza neden olur. Kendimizi doğru değerlendirip, yapmak istediklerimiz için yeteneklerimizin, sınırlarımızın, bilgimizin hangi seviyede olması gerektiğini bilirsek, doğru tercihler yapabiliriz. Başarılı olabilir, amacımız doğrultusunda kendimizi geliştirebilir çok daha doyurucu bir hayat yaşayabiliriz. Yapılan araştırmaya göre en başarılı olan, en üst kademede çalışan insanlar, kendilerini en doğru değerlendirebilenler.


Baran Kaya

Aralık 2017