10 Temmuz 2023 Pazartesi

Seçim Anomalilerinin Veriye Dayalı Tespiti ve 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Üzerine Bir Deneme

Ancak sosyal olarak varolmaya yatkın bir canlı türü olan insanoğlu için, yönetim ve yönetilme kavramının zorunluluk olarak ortaya çıkışı ile birlikte, kökensel bir sorun da karşımıza konmuş bulunuyor: Temsilin meşruluğu. Temsiliyetin, kas gücü ile başlayıp, göklere çıktığı ve Antik Yunan'da ortaya atılan demokrasi kavramı ile tekrar yeryüzüne indirildiği dönemlerden beri insanlığın önüne "meşru temsiliyet" konusunda radikal bir paradigma değişikliği sunacak bir model ortaya konamadı. Hali ile, demokrasinin sandığa indirgendiği ülkelerde de iktidarı elinde tutanların, sandığı kontrol etmenin iktidarı kontrol etmek olduğunu anlamaları uzun sürmedi. Ülkemizde de, özellikle 2010 yılından itibaren zayıflatılan ve tarafsızlığını kaybeden yargısal denetim nedeniyle, sandıkların ne kadar halk iradesini yansıtır olduğu tartışmaya açıldı. Veribilim yaklaşımı ile bu soruya nasıl yanıt verilebileceğini tartışalım istedik. 

Seçimler sonrası ülkemizde veriye dayalı bazı analizler yapılmaya çalışılsa da, elde edilen sonuçlar hem kısıtlı hem de öznel bir takım değerlendirmelerin ötesine geçemiyor. Bu değerlendirmelerde, siyasi görüşler ekseninde önsel (a-priori) beklentiler üzerinden kimi sonuçların anomali olarak gösterilmesi, geçerli bilimsel kıstaslardan uzaklaşılmasını beraberinde getiriyor. Bu noktada veribilim ve istatistik bilimi ışığında çok daha nesnel değerlendirmeler yapılması mümkün olsa da, bunu asıl yapması gereken kaybeden tarafta yeni koltuk bölüşüm hesapları ile ilgi ve algı tamamen farklı noktalara çekilmiş durumda. Üzülerek ifade etmek gerekir ki, muhalefet partilerinin bünyelerinde bu tür bilimsel analizleri yapabilecek kapasitede insangücü varsa bile, o birikimi kullandırtabilecek vizyonda yöneticilerin bulunmadığı görülmekte. Ülkemizde vizyoner siyaset üretiminin, M.Kemal Atatürk'ün ölümü ile beraber toprağa gömüldüğünü, ve yerini sadece ucuz pragmatizm  ile onun sonucu olarak lümpen popülizme bıraktığını tespit ederek işe başlamanın doğru olacağı kanaatindeyim. 

Bir seçimin meşru sayılmasının temel ölçütleri olarak seçim kampanyalarında eşitliğin gözetilmesi, seçim süreçlerinin hukuka uygunluğu, oy verenlerin baskıya maruz kalıp kalmadığı gibi öznel değerlendirmeler öne çıkarılsa da, "adli seçim"(*) yöntemleri ile seçimlerin veribilimsel incelemelerinin yapılması, bütünlükçü bir yaklaşımla olası dışarıdan müdahalelerin istatistik tabanlı izlerinin sürülmesi -kanıt olarak sayılmasa da- oldukça olası. Benzer çalışmalarda (Klimek ve diğerleri 2023; Meyersson 2015, Mebane ve diğ. 2016), daha önce yapılan 2015, 2017 ve 2018 seçimlerinde oylara dışarıdan müdahale edildiğine ilişkin bulgulara rastlanmıştı. Akılda tutmak gerekir ki, dünyada genel-geçer birinci meşruiyet kriteri, rakibin yenilgiyi kabullenmesi olarak ortaya çıkmata. Örneğin Trump dönemine kadar, bu kriter Amerikan seçimlerinin ve yeni başkanın meşruiyetinin temel ve etik unsuru idi. 

Ülkemizde yapılan seçim anomalisi değerlendirmeleri kıymetli olmakla birlikte, belirttiğim gibi bazı öznel beklentilerden ayrışan sonuçların değerlendirmesi şeklinde yapılmıştır. Ele alınan karşılaştırma kriterleri; liderin partisinden az oy aldığı yerler, liderin ittifak ettiği partilerden az oy aldığı yerler, bir liderin %90'dan fazla oy aldığı sandıklar, oyların karıştırılmış olabileceği sandıkların incelenmesi şeklindeki sınırlı analizler çerçevesinde olmuştur. Bu değerlendirmeler belli bir kanaat oluştursa da, sayıların dili açısından çok anlam ifade etmezler. Dünyada seçim sonuçlarının sayısal değerlendirmeleri üzerine temel alınabilecek iki temel yaklaşım son yıllarda ön plana çıkmaktadır; sandık sonuçlarının basamak (ondalık hane) değerlerinin istatistiki dağılımı ile baskılanmış ve yönlendirilmiş seçmen davranışlarındaki anomalilerin tespiti. Aşağıda bu iki ana akımdan örnekler verdikten sonra, 2023 Türkiye cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna ilişkin gözlemlerimizi paylaşacağız.

SEÇİM ANOMALİSİ SAYISAL TESPİT YÖNTEMLERİ

1. Basamak Değerleri Analizleri

Basamak değeri analizleri, (varsa) seçime hile karıştıranların kontrol etmelerinin mümkün olmadığı parmak izlerinin ortaya çıkarıldığı istatistiki bir adli seçim yöntemdir. Temelinde her sandık sonucunun son ya da sondan ikinci basamağının değerinin tüm ülkedeki sandıklarda nasıl dağıldığına ve bu dağılımın beklentilere uygun olup olmadığına odaklanır. Bu yöntem, Stockholm School of Economics'den araştırmacı doçent Erik Meyersson ile Michigan Üniversitesi Siyaset Bilimi profesörü ve aynı üniversitede "Adli Seçim" dersini vermekte olan profesör Walter Mebane Jr. tarafından Türkiyedekiler dahil geçmiş pek çok seçimin analizi için kullanılmıştır.  

a. Son Basamak ya da Sondan İkinci Basamak Testleri

Her sandıktaki geçerli oy sayısının, ya da partilere verilen oyların son basamağının dağılımı için Brenford Yasası adı verilen bir dağılıma uygunluk esas alınır. Bu dağılımda, rasgele olması beklenen sayıların ilk basamaklarının değerleri büyüdükçe bir örneklemdeki tekrarlanan adetlerinin geometrik olarak azalması beklenir. Yani  basamak "1" ise en çok sayıda "9" ise en az sayıda tekrarlanmalıdır. Aşağıda Şekil-1'deki grafikte, tüm dünya ülkelerinin nüfus sayılarının ilk basamaklarının dağılımın Brenford yasasına nasıl uyum sağladığı gösterilmiştir. 

Şekil -1
Dünya ülkeleri nüfus sayılarının ilk basamaklarının dağılımı ve Brenford Yasası beklentisi (noktalar) - Wikipedia

Meyersson ve Mebane yaptıkları çalışmalarda ilk basamak için kullanılan bu doğrulama yönteminin son basamak için de kullanılabileceğini ön-kabul olarak almışlardır. Mebane aşağıda anlatacağımız "markör" etkisi nedeni ile sondan ikinci basamağın da (2BL - 2. Brenford Law) önemli bir veri sağlayacağını düşünmektedir. Brenford Yasası, önsel olarak her basamağın tekdüze (uniform) yani eşit sayılarda tekrarlanması gerekebileceği şeklindeki kabulü yanlışlamaktadır. Ancak, bu yöntemin son basamağa uyarlanması diğer araştırmacılar tarafından eleştirilen bir husustur.İlk basamak tekdüze dağılsaydı her değerin bir örneklem içinde yaklaşık %11,1 oranında temsil edilmesi beklenirdi. Son basamağa uyarlandığında tekdüze beklenti - "0" da ekleneceğinden- %10 olacaktı. Bu yöntemin tipik bir uygulaması Meyersson tarafından 2015 yılı Türkiye parlamento seçimleri için (Haziran ve Kasım) yapılmış ve Şekil-2'de sonuçları gösterilmiştir. Özellikle Kasım ayındaki ikinci seçimde AKP oylarının son basamak dağılımının Türkiye genelinde diğer üç partiden ayrıştığı dikkat çekici bir bulgudur ("2" ve "8" değerlerinin dağılımı beklentiden sapmaktadır); "0" ve "1" değeri sıradışı şekilde "2" değerinden düşük sayıda ve sadece AKP için gerçekleşmektedir. Diğer partilerin sandık sonuç dağılımları ise beklentilerle uyuşmaktadır. Aynı çalışmada benzer anomalilerin MHP ve HDP'nin ağırlıklı olduğu seçim bölgelerinde, yine o partilerin sandıklarda aldıkları oy sayıları için de ortaya çıktığı görülmektedir. Bu durum, partilerin hakim oldukları bölgelerde, sandık sonuçlarına dışarıdan müdahale edebildiklerinin bir göstergesidir. 

Şekil-2
2015 yılı Türkiye geneli sandık seçim sonuçlarının son basamaklarının partilere göre dağılımları
Mavi : Haziran , Kırmızı: Kasım - Meyersson (1)


b. Katılım Oranlarına Göre Basamak Ortalamaları Testleri

Mebane'in önerdiği bir diğer basamak tabanlı seçim sonucu doğrulama yöntemi de incelenen basamakların değerlerinin ortalamalarının alınması şeklinde. Mebane, Brenford Yasası'nın bir uyarlamasını, son basamak (LastC) ve sondan ikinci basamak (2BL) değerleri ortalamalarının beklenen değerlerden sapmalarının, katılım oranları (Turnout) ile kıyaslayan bir yöntem öneriyor. Katılım oranından kasıtın, geçerli oyların sandıktaki seçmen sayısına oranı olduğunu belirtelim. Bu yöntemin temelindeki fikir yine Brenford Yasasına göre logaritmik olarak değişmesi beklenen basamak değeri dağılımlarının -stratejik oy kullanılmayan seçim bölgelerinde- 4.187 ortalamaya sahip olması. [ 0 'dan 9'a kadar sayıların tekdüze (uniform) dağılımda aritmetik ortalaması 4.5'tir, Brenford dağılımında küçük sayıların daha çok tekrarlanacağı kabulüne göre bu ortalama daha düşüktür.] 

Şekil-3a
Türkiye Geneli Haziran 2015 Sandık Sonuçları
Son basamak (LastC) ve Sondan 2.basamak (2BL) ortalamalarındaki sapmalar (kırmızı) Mebane (5)

Şekil-3b
Türkiye Geneli Kasım 2015 Sandık Sonuçları - Mebane (5)

Şekiller 3a ve 3b'de Mebane'nin 2015 yılı Haziran ve Kasım aylarında yapılan parlamento seçimleri için yaptığı sandık sonucu analizleri yer almaktadır. Kırmızı ile gösterilen noktalar beklentilerden sapılan verileri, maviler ise beklentilerle uyuşanları göstermektedir. Hem katılım oranı (Turnout) hem de kazanan parti (leading) oy oranına göre yapılan değerlendirmelerde, Mebane her iki seçimde de sandık sonuçlarına dışarıdan müdahale edildiği kanaatine varmıştır (5, 6). 

c. Markör (İşaretleyici) testleri

Sandık tutanaklarındaki hilelerin basamak bazlı ikinci yöntemi, sandık sonuçları cetveline hile yapanlar tarafından bir markör (işaret) konulmasıdır. Bu yöntem, sandıkta hile ile görevlendirilmiş kişinin görevini yerine getirmesinin bir nişanı olarak işlev görür ve genellikle sonuçlar istenen partinin oy oranının (veya katılım oranının) son basamağı "0" ya da "5" olacak şekilde kayda geçirilir (örneğin %85, %90 vb). Sonuçları ile oynanmamış sandıklarda ise, katılım oranı ya da kazanan partinin oranlarının son basamağının "0" veya "5" olma olasılığının 0.2 civarında olması beklenir. Ancak, adli seçim doğrulama yöntemleri içinde yer aldığından, hile yapanların bu "yanlışa" düşme olasılıkları giderek azalır. 

Şekil-4a 
Haziran 2015 Son basamak "0" veya "5" Markör Testi -
"0" ve "5"lerin sapmaları kırımızı ileiaretlenmiş Mebane (5) 

Şekil-4b 
Kasım 2015 Son basamak "0" veya "5" Markör Testi - Mebane (5) 


Şekiller 4a ve 4b'de, sandık sonuçları katılım oranını ya da kazanan partinin oy oranının son basamağı "0" veya "5" oluşuna göre analiz edilmiş (5) ve beklenen 0.2 değerinden aşırı sapmaların görüldüğü yerler kırmızı noktalarla gösterilmiştir. Her iki seçimde de sapmaların özellikle katılım oranının ya çok düşük ya da çok yüksek olduğu sandıklar etrafında toplanması dikkat çekicidir. Bu özel duruma aşağıda 2 no'lu maddede değineceğiz. 

2. Baskılama ya da Ödüllendirme Yolu ile Yapılan Seçim Müdahaleleri

Viyana Tıp Üniversitesi doçentlerinden veri bilimci Peter Klimek, özellikle karmaşık davranış kalıpları üzerine uzmanlaşmış bir veri bilim insanı. Klimek, davranış kalıplarındaki anomalileri kendi geliştirdiği yöntemlerle açığa çıkarmaya çalışıyor ve ilgi alanlarından birisi de seçmen davranışları. Klimek ve arkadaşları (3), doğrudan sandık sonuçlarına yapılabilecek müdahaleler dışında da sonuçları etkileyebilecek ve ortaya çıkarılması ve kanıtlanması güç davranışları şöyle sıralıyorlar: mükerrer oy kullanımı, rakip seçmenlerin oy kullanmalarının baskılanması, seçmenlerin nakdi ya da ayni ödüller sunularak belli bir partiye yönlendirilmesi. Bu şekilde seçimlere yapılan müdahalelerin ise yukarıdaki basamak tabanlı doğrulama yöntemleri ile tespiti haliyle mümkün değil. Bunun yerine Klimek, belli bir kişi ya da partiye verilen oyların katılım oranı ile ilişkisini inceleyerek her seçimin bir tür parmak izini üretiyor (Şekil 5a). Beklenti, bu parmak izinin dairesel ya da simetrik şekilde eliptik olması (bu beklentinin temelinde uç noktalara gidildikçe beklentilerin düştüğü normal istatistik dağılıma uygunluk yatıyor). Simetriden kaçış ne kadar fazla ise seçmen davranışının o derece baskı altında olduğu düşünülüyor. Ancak, Türkiye gibi coğrafi bölgelere göre seçmen davranışlarının keskin şekilde ayrıştığı ülkelerde bu parmak izinin normalleştirilmesi gerekiyor. Normalleştirme işlemi herhangi bir sandıktaki oy oranının o bölgedeki oy oranına bölünmesi ve yine aynı şekilde o sandıktaki katılım oranının da bölgenin katılım oranına bölünmesi ile yapılıyor (Şekil 5b). 

Şekil 5a - Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Parmak İzi
Üst : 2023 ilk tur, Alt: 2018 seçimleri, Klimek ve diğ (3)

Şekil 5b - Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin Normalleştirilmiş Parmak İzi
Üst : 2023 ilk tur, Alt: 2018 seçimleri, Klimek ve diğ. (3)


Klimek'in sandık sonuçları üzerinde yaptığı çalışmanın coğrafi etkilerden arındırılarak normalleştirilmiş sonuçları (Şekil 5a) beklendiği üzere Erdoğan'ın oy oranları ile katılım oranları arasında daha dairesel bir dağılıma işaret ediyor. Dikkat çekici nokta (C) ve (F) olarak adlandırılan eşyükselti eğrileri ile tanımlanmış grafiklerde  kırmızı ile gösterilen merkezden sapmalar. Kırmızı çizgiler kayıtlı seçmen sayısının 100 ve altı olduğu küçük sandıkları maviler ise tüm sandıkları gösteriyor. Seçmen sayısının düşük olduğu bu sandıklarda Erdoğan'ın oylarının  dikkate değer şekilde yüksek geldiği görülmekte. Klimek ve arkadaşlarının hipotezine göre (3), sandıklara kayıtlı seçmen sayısı düştükçe bu sandıklara dışarıdan yapılan müdahale ve baskı yöntemleri artıyor, zira;

(i) küçük beldelerde rakip seçmenlerin kim olduğu daha kolay biliniyor

(ii) daha az sayıda bağımsız gözlemci bulunuyor 

(iii) partilerin sandık müşahitleri bulunmayabiliyor

Seçim sonrasında basında çıkan haberlere göre, muhalefetteki ittifak partilerinin yaklaşık 20 bin sandıkta müşahit bulunduramadıklarının açıklanması, Klimek ve arkadaşlarının bulguları ile örtüşüyor. Klimek'e göre seçimlerdeki baskılama yöntemleri 2018'e göre azalmış olsa da 2023 seçimlerinde de devam etmiş. Bunda altı partinin ittifak ederek sandıklardaki mevcudiyeti arttırmasının -tamamen sağlayamasalar da- etkisi olduğu anlaşılıyor. 


2023 YILI İKİNCİ TUR CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM SONUÇLARI İÇİN NE SÖYLEYEBİLİRİZ?

Elimizde yaklaşık 190 bin sandığın sonuç bilgisi olmadığı için, YSK verilerini kullanarak ilçeler bazında bir çalışma yapabildik. Tek tek sandık sonuçları olmadığından yukarıda 1.bölümde bahsettiğimiz basamak değerlerinin dağılımına dayalı bir çalışma yapmamız mümkün olmadığı için özellikle Klimek ve Mebane'in seçmen baskılanmasının ortaya çıkarılmasına dönük çalışmalarını göz önününe alarak bir sonuca ulaşıp ulaşamayacağımızı inceledik. 

YSK, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarının sadece ikinci turuna ilişkin verileri kullanıma açmış durumda. Bu nedenle ilk tur ve ikinci tur arasında da karşılaştırmalı bir analiz imkanı bugün itibari ile bulunmuyor. Yine de 973 ilçe verisinden hareketle (merkez ilçeler dahil), seçimlerdeki anomalinin tespiti açısından bazı ipuçlarına ulaştığımızı düşünüyorum. 

Klimek ve Mebane, çalışmalarında adayların oy oranlarının sandıklardaki seçime katılım oranı ile ilişkisi üzerine duruyorlar. Buradaki temel argüman, katılım oranı yükseldikçe sandıkların kontrolünün kolaylaşacağı ve olası hilelerin önüne geçilebileceği şeklinde. Oysa, Klimek'in yukarıda Şekil-5'te tespit ettiği gibi, katılım oranlarına göre anomali saptanamasa bile, küçük seçmen sayısına sahip sandıklarda standarttan sapmalar kayda değer biçimde büyüyebiliyor. Kanımca bu argümanın temel mantığı, seçmen yoğunluğu gibi ayrı bir parametreye dayanması. Seçmen yoğunluğu düştükçe partilerin ve STK'ların müşahit bulundurabilme imkanlarının azalması, böyle düşük yoğunluklu -çoğu kırsal- bölgelerde sandıkların tamamen yürütmeyi elinde bulunduran iktidar partisinin güdümüne girebileceği hipotezini test etmek üzere, bu parametre üzerine odaklanan bir analiz yöntemine başvurduk. Yöntem, adayların ilçe bazında aldığı oy oranı ve seçmen yoğunluğu ilişkisinin belirlenmesi üzerine kuruldu. İlçeler bazındaki oy oranlarını YSK verilerinden, ilçe yüzölçümlerini de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü verilerinden aldık.

1. Katılım Oranına Göre Değerlendirme

Adayların oy oranları ile ilçe bazında katılım oranları ilişkileri Şekiller 6a ve 6b'de verilmiştir. Katılım oranı olarak o ilçedeki toplam geçerli oyların, kayıtlı seçmen sayısına oranı alınmıştır. Geçersiz oy kullananlar seçime katılmamış varsayılmıştır.

Şekil 6a.Katılım Oranına Göre Erdoğan (ilçeler bazında)

Şekil 6b.Katılım Oranına Göre Kılıçdaroğlu (ilçeler bazında)

Şekiller 6a ve 6b'deki grafiklerden anlaşılacağı üzere, katılım oranı ile adayların oy oranları arasındaki ilişki, ülke genelindeki %86'lık katılım oranının art-eksi %5 aralığında anlamlı sonuçlar veriyor. %81-86 aralığında Kılıçdaroğlu'nun oyları artarken, genel katılım oranının üzerine çıkılan ilçelerde Erdoğan'ın oylarını arttırdığı görülüyor. Bu durum muhalefetin seçim öncesi beklentilerinin -yani katılım arttıkça oylarının artacağı- tam tersi bir sonuca işaret ediyor. 

2. Seçmen Yoğunluğuna Göre Değerlendirme

Yukarıda belirttiğimiz hipotezimizde, ilçeler bazındaki sonuçları o ilçelerin seçmen yoğunluğu ile karşılaştırmanın daha önemli bir parametre sağlayacağını öngörmüştük. Nüfus yoğunluğundan ziyade seçmen yoğunluğu daha anlamlı bir veri olmalıydı; böyle oy kullanma yaşına gelmemiş görece genç nüfusun yüksek olduğu ilçelerdeki sapmaları dikkate almış olduk. Seçmen yoğunluğunun düşmesi sadece küçük şehirlerde değil, büyük şehirlerimizde de sandıklara sahip çıkılması ile ilgili sorun teşkil ediyor. Örneğin Ankara'da seçmen yoğunluğunun en yüksek olduğu Keçiören ilçesi (2485 kişi/km2) ile en düşük olduğu Bala (9 kişi / km2) gibi ilçelerinde kentsel ve kırsal faktörler sandık güvenliğini de etkileyebilecek kadar farklı mahiyette olabiliyor.  İlçe seçmen yoğunluklarının dramatik farklar gösterdiği ülke genelinde (Pülümür 2 , İstanbul Gaziosmanpaşa 29800 kişi/ km2) bir karşılaştırma yapabilmek için, yoğunluk eksenini (x) logaritmik olarak kullanmak anlamlı oldu.

Şekil 7a. Seçmen Yoğunluğuna göre Erdoğan (ilçeler bazında)

Şekil 7b. Seçmen Yoğunluğuna göre Kılıçdaroğlu (ilçeler bazında)

Şekiller 7a ve 7b'den görüldüğü gibi, seçmen yoğunluğunun 5-100 kişi/km2 olduğu seyrek ve kırsal bölgelerde Kılıçdaroğlu oyları çok belirgin olarak %40'ların altındayken, Erdoğan'ın oyları belirgin olarak %60'ların da üzerinde seyretmektedir. Bu bulgu Türkiye geneli seçim sonuçları ile çelişmektedir.

3. Coğrafi Bölge Faktörlerinden Arındırılmış Sonuçlar

İlçe sonuçlarında 2.maddede tespit edilen anomalinin coğrafi faktörlerden arındırılması için normalize edilmesi gerekir (3). Herhangi bir adayın bir ilçedeki performansını değerlendirirken o adayın ilçenin bulunduğu coğrafi bölgedeki genel performansından ayrışıp ayrışmadığına dikkat etmek gerekir. Örneğin Erdoğan'ın açık ara önde olduğu Karadeniz bölgesi ile, Kılıçdaroğlu'nun önde olduğu Ege bölgesindeki ilçeleri aynı potaya koyarken, o ilçelerdeki göreceli performansları değerlendirmek, mutlak oy oranlarını değerlendirmekten daha anlamlıdır. Bu nedenle adayın ilçede aldığı mutlak oy oranı yerine, adayın o bölge aldığı genel oy oranlarına bölünerek normalleştirilmiş sonuçlar Şekil 8'de verilmiştir. Bu analizde, bölgeler ile örtüşen ilçelerin sonuçlarının 1'e yakınsaması beklenir.
Şekil 8a. Seçmen Yoğunluğuna göre Erdoğan (ilçeler bazında)


Şekil 8b. Seçmen Yoğunluğuna göre Kılıçdaroğlu (ilçeler bazında)

Şekiller 8a ve 8b'deki bulgulara göre Erdoğan'ın düşük seçmen yoğunluğu olan ilçelerdeki oyları, o ilçelerin bulunduğu coğrafi bölgelerdeki oylarına göre yaklaşık %20 kadar yukarıda iken, aynı durum Kılıçdaroğlu için yaklaşık %20 kadar aşağıda seyretmektedir.  Bu durum, 2.maddedeki seçimlere müdahale edilmiş olabileceği yönündeki bulguları doğrular mahiyettedir. 

SONUÇLAR

2023 yılı Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimi 2.tur verilerinde tespit edilen ve düşük seçim yoğunluğu olan ilçelerde açık ara ile iktidar partisinin lehine gerçekleşen sonuçların, veribilmsel rasyonel bir açıklamasını yapmak son derece zordur. Muhalefetteki partilerin de ifade ettiği gibi, 190 bin sandıktan yaklaşık 20 bininde gözlemci bulundurulamamıştır ki, bu yaklaşık olarak 3 ila 4 milyon oyda soru işareti olduğu anlamına gelir. Bu soru işaretli oyların yarısının yer değiştirmesi bile, seçim sonucunu bir adaydan diğerine çevirmek için yeterlidir. Bu anomalilerin ağırlıklı olarak iktidardaki parti lehine gerçekleşmiş olması, düşük seçim yoğunluklu bölgelerde sandık sonuçlarında daha kolay oynama yapılabileceği yönündeki hipotezimizi -kanıtlamasa da- doğrular niteliktedir.

Gerçek zamanlı ve tüm sandıklar bazında veriye sahip olan muhalefet partilerinin, seçim gecesinde bile benzer analizleri anlık olarak yapmaları mümkünken, kamuoyunu şüpheler konusunda karanlıkta bırakmaları kabul edilebilir değildir. Bu kadar anomali varken, seçim sonuçlarının muhalefet tarafından -neredeyse- sorgusuz sualsiz kabul edilmesinin, kendi kusurlarını itiraf etmelerinden daha kolay olduğu anlaşılmaktadır. Başlangıçta da belirttiğim üzere,  rakibin kabulü olduktan sonra, "meşruiyet sorunu" ne ölçüt kullanılırsa kullanılsın, sorgulanabilir bir kavram olmaktan çıkmaktadır.  

Ender Şenkaya

Temmuz 2023

(*) election forensics

(1) Digit Tests and the Peculiar Election Dynamics of Turkey’s November Elections, Meyersson Erik, Apr 17, 2015

(2) Kinky Voting and Turkey’s ‘Sultans of Swing’ , Meyersson, Erik, Nov 9, 2015

(3) Forensic analysis of the Turkey 2023 presidential election, Peter Klimek, Ahmet Aykaç, Stefan Thurner, 2023

(4) Were there irregularities in Turkey’s 2015 elections? We used this new forensic toolkit to check , Walter R. Mebane, Jr., Allen Hicken and Ken Kollman, The Washington Post Feb 15, 2016 

(5) Brief Election Forensics Report on the 2015 Legislative Elections in Turkey , Walter R. Mebane, Jr., January 20, 2016